🦨 Hürriyet Ve Istiklal Kavramlarının Ülkemiz Için Önemi

Ders kitaplarında hürriyet, müsâvât, uhuvvet ve adâlet kavramlarının önemi; bu dört kavramın Meşrutiyet’in, Kânûn - i Esâsî’nin v e diğer bütün kanunların ruhu olduğu İstiklal Marşı Niçin Önemlidir, İstiklal Marşının Önemi Nedir. Her ulusun bağımsızlığının sembolü olan bir marşı vardır ve bizim marşımızda bize göre marşların en güzelidir. Çünkü İstiklal Marşı’nda tarihimizde altın bir madalya gibi duran Kurtuluş Savaşı’nın unutulmaz izleri ve aziz şehitlerimizin McNamara bir meclis komitesinde Ortadoğu, Türkiye, Yunanistan ve İran'ın, ABD için önemini şu sözlerle anlatır: "Yakın ve Ortadoğu, Birleşik Devletler açısından taşıdığı stratejik önemi devam ettirmektedir. Çünkü bu bölge siyasi, askeri, ekonomik çıkarların birleştiği kavşaktır ve çünkü Ortadoğu petrolü Ergenekondan Çıkışımız. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı olarak, kurulduğumuz 1980 yılından beri, Kırımlı fikir atamız Gaspıralı İsmail’in “DİLDE, FİKİRDE, İŞDE BİRLİK” özdeyişiyle ifade ettiği Türk Ülküsü istikâmetinde, Türk Dünyasına ulaşıyor, her yönüyle araştırıyor ve yayımladığımız ve yayımlamakta olduğumuz üç yüzden fazla TürkMilleti o meydanda, hürriyet ve istiklâlini zapt etmek isteyenlere tarihi bir ders vermiş, makus talihini tersine çevirmiştir. Bizim sorumluluğumuz, kahraman ecdadın canı pahasına var ettiği vatanımıza sahip çıkmak, ileri taşımaktır.” ifadelerini kullandı. Eşsiz ve tarifsiz bir cevaptır Erdoğan, "Ülkemizi, 19 yıldır sürdürdüğü, artık yeni bir safhasına geçmeye hazırlandığı demokrasi ve kalkınma hattından çıkarmak için uğraşanlar son viraja girdiklerinin farkındadır. Biz de bu kritik sürecin, ülkemiz ve milletimiz için taşıdığı önemi biliyoruz. Gönlümüzde Allah, dilimizde iman ve içimizde istiklal duygusu oldukça bu borcu ödeme ihtimalimiz vardır. Susmasın ezanlar, okunsun dualar. Yaşayacak daha çok onurlu günümüz var. İstiklal Marşı ile başlayıp, İstiklal Marşı ile bitecek Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın Milli Egemenliğin Önemi. Atatürk'ün millet sevgisini gösteren önemli dellilerden birisi de milletin üzerindeki tüm baskıları ve keyfi idareleri kaldırarak, milleti kendisinin yöneticisi konumuna getirmesidir. Milli Mücadele, "milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" sözleri ile başlamıştır. İstiklal Marşımızın Kabulü İle İlgili Kompozisyonu , İstiklal Marşımızın Kabulü İle İlgili ile İlgili Yazılar Kompozisyonlar , İstiklal Marşımızın Kabulü İle İlgili Konulu Anlatan Kompozisyon Örnekleri. Milli marşlar, hürriyet, özgürlük, kahramanlık ve coşkuları ifade eden eserlerdir. Resmi tören ve K7dabg. İçindekiler1 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Ben Mustafa Kemal’im Metni Cevapları Sayfa 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, Ben Mustafa Kemal’im Metni 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 70-73-74-75-76-77 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 70 Soru Atatürk’ün katıldığı savaşlar ile ilgili edindiğiniz bilgileri arkadaşlarınızla paylaşınız. 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 73 1. Soru a Şiirde yer alan anlamını bilmediğiniz kelime ve kelime gruplarını belirleyiniz. Bunların anlamını tahmin ediniz. Tahminlerinizin isabetli olup olmadığını TDK Güncel Türkçe Sözlük’ten kontrol Soru b Anlamını öğrendiğiniz kelime ve kelime gruplarını birer cümlede kullanınız. 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 74 2. Soru Şiirde geçen çoğul eki almış kelimeleri aşağıya yazınız. 3. Soru Aşağıdaki kelimelerden yapım eki alanları ve almayanları uygun başlığın altına yazınız. 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 75 4. Soru a Şiirden alınan aşağıdaki kelimeler hangi kelimelerin birleşmesiyle oluşmuştur? Soru b İçinde birleşik kelime bulunan beş cümle yazınız. 5. Soru Aşağıdaki soruları okuduğunuz şiirden hareketle yanıtlayınız. 6. Soru Kurtuluş Savaşı’nı anlatan fotoğrafları sınıfta paylaşınız. Bu fotoğraflardan hareketle hürriyet ve istiklal kavramlarının ülkemiz için önemini açıklayınız. 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 76 7. Soru Belirlediğiniz Kurtuluş Savaşı kahramanıyla ilgili hazırlıklı konuşmanızı yapınız. 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 77 8. Soru Okuduğunuz şiirden hareketle defterinize Kurtuluş Savaşı ile ilgili hikâye edici bir metin yazınız. Metninizi yazmadan önce aşağıda yer alan taslağı uygun şekilde Gelecek Derse Hazırlık 15 Temmuz ile ilgili haber metinleri bulup sınıfa Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Ben Mustafa Kemal’im Metni Cevapları Sayfa 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77Ben Mustafa Kemal’im Metni Cevapları6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 70-73-74-75-76-77 Cevapları6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 70 CevaplarıSoru Atatürk’ün katıldığı savaşlar ile ilgili edindiğiniz bilgileri arkadaşlarınızla paylaşınız. Cevap Atatürk’ ün katıldığı Savaşlar;31 Mart Vakası 13 Nisan 1909Arnavutluk İsyanı 15 Ocak 1911Trablusgarp Savaşı 29 Eylül 1911İkinci Balkan Savaşı 1912- 1913Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915Doğu Kafkas Cephesi 1916-1917Suriye-Filistin Cephesi 1917-1918Kurtuluş Savaşı 1919 – 1923Sakarya Savaşı 20 Ekim 1921Büyük Taarruz 4 Mart 1922Atatürk’ ün Savaştığı Cepheler;Kafkas CephesiÇanakkale CephesiSuriye ve Filistin Cephesi6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 73 Cevapları1. EtkinlikSoru a Şiirde yer alan anlamını bilmediğiniz kelime ve kelime gruplarını belirleyiniz. Bunların anlamını tahmin ediniz. Tahminlerinizin isabetli olup olmadığını TDK Güncel Türkçe Sözlük’ten kontrol Engin Kelimesi Tahmin Geniş Sözlük Anlamı ucu bucağı görünmeyecek denli geniş, uçsuz bucaksız, çok Kelimesi Tahmin sevinç Sözlük Anlamı kıvanmak eylemi, kıvanma, sevinç, b Anlamını öğrendiğiniz kelime ve kelime gruplarını birer cümlede kullanınız. Cevap Engin Kelimesi Cümlem Enginlere dalmış Kelimesi Cümlem Bu onurdan kıvanç Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 74 Cevapları2. EtkinlikSoru Şiirde geçen çoğul eki almış kelimeleri aşağıya yazınız. Cevap Anafartalar’da, önlerinde, ellerim, dağların, denizlerin, Göklere, dalgaları, Martılarla, Dalgalarla, topraklarına, Maviliklerde kelimeleri çoğul ek EtkinlikSoru Aşağıdaki kelimelerden yapım eki alanları ve almayanları uygun başlığın altına yazınız. Cevap Yapım Eki Alan Kelimeler uzanır, coşkun, benlik, mavilik Yapım Eki Almayan Kelimeler kartal, hırçın, kök çelik,dağların , gurur6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 75 Cevapları4. EtkinlikSoru a Şiirden alınan aşağıdaki kelimeler hangi kelimelerin birleşmesiyle oluşmuştur? Karadeniz Anadolu Cevap Çanakkale ;Çanak ve kale kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Karadeniz ; Kara ve deniz kelimelerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Anadolu ;Ana ve dolu kelimelerinin birleşmesiyle b İçinde birleşik kelime bulunan beş cümle yazınız. Cevap Gaziantep’ e doğru yola merak ettiğim yerler hiç gittin mi?Kahvaltıda ne yemek istersin?Polisler suçüstü EtkinlikSoru Aşağıdaki soruları okuduğunuz şiirden hareketle yanıtlayınız. 1. Şair, şiirde Kurtuluş Savaşı kahramanlarından hangilerinin adlarını hatırlatmaktadır?Cevap . Şair, şiirde Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Nene Hatun, Sütçü İmam ın adlarını Şair “Erzurum’u, Sivas’ı benden sorun.” dizesiyle bu iki ilin hangi ortak yönünü hatırlatmaktadır?Cevap Şair “Erzurum’u, Sivas’ı benden sorun.” dizesiyle bu iki ilin tekmil vatan toprağı olması ortak yönünü hatırlatmaktadır3. Şiirdeki “Erir, Bandırma Vapuru’nun güvertesinde…” dizesindeki Bandırma Vapuru’nun Kurtuluş Savaşı’ndaki yeri ve önemi nedir?Cevap Bandırma Vapuru ile Atatürk Milli Mücadele’yi Şairin, Mustafa Kemal’i bir çınara benzetmesinin nedeni nedir?Cevap Şairin, Mustafa Kemal’i bir çınara benzetmesinin nedeni Anadolu’ ya kök Şaire göre Mustafa Kemal en çok neyi söylemekten gurur duymaktadır?Cevap Şaire göre Mustafa Kemal en çok “Ne mutlu Türk’üm” söylemekten gurur EtkinlikSoru Kurtuluş Savaşı’nı anlatan fotoğrafları sınıfta paylaşınız. Bu fotoğraflardan hareketle hürriyet ve istiklal kavramlarının ülkemiz için önemini açıklayınız. Cevap Kurtuluş Savaşı genç yaşlı demeden bir halk mücadelesidir. Kurtuluş Savaşı’nda bebekler ve bebek denecek küçükler yollarda annelerin yanında ve savaşta büyüdüler. Kadınlar hamile, genç yaşlı demeden ellerinden ne geliyorsa yaptılar ve mücadele ettiler. Bu savaşın kazanılmasında herkesin fedakarlığı vardır. Çocuk denecek eli silah tutan gençler cephede savaşmış ve bu vatan onların kanı ile kazanılmıştır.“6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 70-73-74-75-76-77 Cevapları”6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 76 Cevapları7. EtkinlikSoru Belirlediğiniz Kurtuluş Savaşı kahramanıyla ilgili hazırlıklı konuşmanızı yapınız. Cevap Nene Hatun Kurtuluş Savaşı kahramanlarımızdandır. 1857 yılında Erzurum’ da doğmuş , 1955 yılında Erzurum’ da vefat etmiştir. Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Erzurum’daki Aziziye Tabyası’nda O sıralarda yirmili yaşlarında, henüz üç yıl önce evlenmiş küçük yaştaki oğlunu ve üç aylık kızını evde bırakarak savaşa katılmıştı. Kahramanca mücadele etti. Eve dönünce üç aylık masum bebeğinin karnının Ermeni askerlerince deşildiğini görür. Erzurum’un her karış toprağında cephane taşıyarak, yaralılara hemşirelik yaparak, yemek pişirerek, su dağıtarak, hizmetten hizmete koştu. 98 yaşında vefat etti. Yaşlı olduğu zamanlar “gerekirse yine aynısını yaparım” diyerek yiğitliğini ortaya Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 77 Cevapları8. EtkinlikSoru Okuduğunuz şiirden hareketle defterinize Kurtuluş Savaşı ile ilgili hikâye edici bir metin yazınız. Metninizi yazmadan önce aşağıda yer alan taslağı uygun şekilde Metnimin Başlığı KURTULUŞ MÜCADELESİ Metnimin Konusu vatanseverlik Metnimde Yer Alan Kişiler Atatürk ve cephe arkadaşları Metnimde Olayların Geçtiği Mekân Çanakkale Serim Bölümünde Anlatacaklarım Çanakkale’ nin işgali Düğüm Bölümünde Anlatacaklarım Çanakkele’ yi savunmamız Çözüm Bölümünde Anlatacaklarım Kurtuluş ve savaşın kazanılmasıÇanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara savaşlarıdır. Atatürk , Vekili Enver Paşa’ya bir mektup yazarak cephede aktif görev alma isteğini yineler “Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben Sofya’da ateşemiliterlik yapamam! Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise, lütfen açık söyleyiniz.” der. Atatürk’ te komutan olarak mücadeleye devam eder. Dünya Savaşının en kritik muharebeleri arasında yer alan Çanakkale Savaşı, aynı zamanda bu savaşın seyrini değiştirmiştir. Savaşa daha fazla uzatması ve pek çok ülkede iktidar değişikliğine sebep olmasıyla, çok önemli bir yere Derse Hazırlık 15 Temmuz ile ilgili haber metinleri bulup sınıfa Yurtta sulh konseyindeki firari yarbayın Akıncı Üssü’nde görüntüleri ortaya çıktı Fetullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişimini sivil imamlarla yöneten sözde yurtta sulh konseyi üyesi firari eski jandarma yarbay Turgay Sökmen’in, Akıncı Üssü’nden firar etmeden önceki görüntüleri ilk kez ortaya çıktı. AAO ithaf olunan Nene Hatun’un tırnağı edebilir miyiz’ Boğaziçi Köprüsü direnişini başlatan kahraman Safiye Bayat, “O ithaf olunan Nene Hatun’un tırnağı edebilir miyiz acaba? Ya da o soğukta, o zifiri de evladımızı bırakıp gidebilir miyiz?” dedi. AA 6. Sınıf Türkçe Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 70-73-74-75-76-77 CevaplarıKonusu Hakkında Soru Sormak İster Misiniz ? Yorum ve Düşüncelerinizin Bizim İçin Ne Kadar Değerli Olduğunu Biliyor Musunuz ? Destek ve Yorumlarınız için Tıklayınız... Yasal BilgilendirmeAnkara haberleri Hürriyet yerel haberler sayfasında. Haber ajanslarının Ankara ilinden Tünel açma makinesi ülkemiz için son derece önemli hakkında ilettiği tüm haberler farkı ile sizlere ulaştırılıyor. Bu haber ilk olarak 22 Haziran 2022 tarihinde saat 16 44’de yayınlandı. Son dakika gelişmesi oldukça Tünel açma makinesi ülkemiz için son derece önemli haberi güncellenecektir. “Kurtuluş Savaşı’nı anlatan fotoğrafları sınıfta paylaşınız. Bu fotoğraflardan hareketle hürriyet ve istiklal kavramlarının ülkemiz için önemini açıklayınız.” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka Kurtuluş Savaşı’nı anlatan fotoğrafları sınıfta paylaşınız. Bu fotoğraflardan hareketle hürriyet ve istiklal kavramlarının ülkemiz için önemini “6. Sınıf Türkçe Ders Kitabı Ata Yayıncılık Sayfa 75 Cevapları” ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz. 2023 Ders Kitabı Cevapları ☺️ BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER! MEHMET ÂKİF ERSOY HAYATI, ŞAHSİYETİ, ESERLERİ VE İSTİKLÂL MARŞI... Her milletin tarihinde derin izler bırakmış önemli şahsiyetleri bulunmaktadır. Mehmet Akif Ersoy da Türk milletinin tarihinde ve gönlünde taht kurmuş büyük bir şahsiyettir. Mehmet Akif Ersoy sadece İstiklal Marşımızın yazarı değil, o aynı zamanda Türk milleti için “vatan, millet, bayrak, özgürlük ve bağımsızlık” kavramlarının karşılığıdır. O, sadece bir şair değil, Kurtuluş Savaşını on kıtaya, kırk bir dizeye sığdırarak Milli Mücadeleyi en mükemmel bir şekilde dile getiren şahsiyettir. Bu nedenle milletin dili, sesi olan Akif’in hayatının bilinmesi ve her fırsatta dile getirilmesi yetmez. O, toplumun her kesimi tarafından örnek alınması da gereken mümtaz şahsiyetlerdendir. Mehmet Akif’in Biyografisi Mehmet Âkif Ersoy, 1873 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde doğmuştur. Babası, İpekli Mehmet Tahir Efendi, annesi Emine Şerife Hanım’dır. İlk ve Orta öğrenimini Fatih Rüşdiyesi ile Mekteb-i Mülkiye İdadisi’nde tamamladıktan sonra, dört yıllık Halkalı Ziraat ve Baytar Veteriner Mektebine girer ve Baytarlık bölümünden birincilikle mezun olur 1893. Ziraat Nezareti, Umur-i Baytariye Müdür Yardımcılığı yapar. Görevi gereği, Rumeli Arnavutluk, Anadolu, Arabistan’da Necid dolaşır. Eşref Edip’le birlikte Sırat-ı Müstakim, Sebilürreşad dergilerini çıkarır. Harbiye Nezareti adına Almanya’ya Berlin gönderilir. Arapça, Farsça ve Fransızcayı çok iyi bilen Akif, Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye Müderrisliği Profesörlüğü yapar.[1] Mehmet Âkif, Birinci Meclis’te Burdur Milletvekilliği yapar 1920-1923. Daha sonra Mısırlı Prens Abbas Halim Paşa’nın davetiyle Mısır’a gider, Hilvan’a yerleşir. 1926’da Mısır’da Edebiyat Fakültesi’nde Türkçe Profesörlüğü yapar. Mısır’da iken, siroza yakalanır. Bir süre, hava değişimi için Lübnan’a gider. 1936 da Antakya’ya gelir, fakat tekrar Mısır’a döner. Mısır’dan da Türkiye’ye döndüğünde ağır hastadır. İstanbul’da tedâvi görür, hastaneye yatar ama hastalığı geçmez. 27 Aralık 1936 Pazar günü akşamı vefat eder. Ertesi gün Edirnekapı Şehitliği’ne defnedilir. İstiklal Marşımızın şairi olan Akif, bütün şiirlerini, Safahat adını verdiği bir kitapta toplamıştır. Mehmet Âkif Ersoy, modern Türk edebiyatı ve düşünce tarihinin kuşkusuz seçkin şahsiyetlerinden biridir. Onu, şahsiyeti ve eserleriyle doğru tanımak, bugün yaşamakta olduğumuz sıkıntıları aşmada bize yol gösterecek düşüncelerin ipuçlarını yakalamak demektir. Mehmet Âkif Ersoy’un hayatına ve eserlerine baktığımızda, onun kelimenin tam anlamıyla bir “şahsiyet” olarak karşımıza çıktığını görürüz. Hayat hikâyesi, eserleri ve onu yakından tanıyan arkadaşlarının hakkında yazdıklarından yola çıkarak bu şahsiyetin hangi kaynaklardan beslendiğini, zamanla nasıl oluştuğunu, eserlerine ve gündelik hayata ne oranda yansıdığını açıklıkla görmek mümkündür.[2] Buna göre onun şahsiyetinin üç kaynaktan beslendiğini söyleyebiliriz.[3] Kur’anlı ev, Pehlivanlı mahalle, Deneysel bilimli okul, Mehmet Akif’in şahsiyetinin oluşmasında Kur’an ve sünnet, Türk-İslam yaşamının hüküm sürdüğü Fatih ve çevresi ile bilimsel eğitim kurumlarının büyük etkisi vardır. Safahat şairi, Çanakkale’yi destanlaştıran şair, Şair-i Azam, Vatan Şairi, ilim, fikir ve dava adamı, örnek bir insan Mehmet Akif Ersoy. Fikir ve edebiyat dünyamızda eşine az rastlanır bir dehadır Mehmet Âkif Ersoy. Pek az şairin eserleri ve fikirleri ile şahsiyeti arasındaki benzerlik hatta ayniyet Mehmet Âkif’inki kadar olabilmiştir. Mehmet Âkif, milletiyle ağlayan, onun derdiyle dertlenen bir insan. Yazdığı şiirlerde yaşanan acılar, yenilgiler, yoksulluklar ve umut dile gelir. “Safahat”ta yer alan her bir şiirde devrin halleri adeta kelimelerle resmedilir. Mehmet Akif Ersoy Türk şair, düşünür, veteriner, öğretmen, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi, milletvekili, şair, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli marşı olan İstiklal Marşı’nın güftekârıdır. “Vatan şairi” ve “Milli Şair”, “İslam Şairi” unvanları ile anılır. Çanakkale Destanı ve Bülbül en önemli eserlerindendir. Mehmet Âkif, İstiklal Marşı benim değil, milletimindir, diyerek İstiklal Marşı dışındaki şiirlerini “Safahat” adlı tek eserinde toplamıştır. Milletine armağan ettiği için bu şiirini Safahat adlı kitabına almamıştır. Şair, İstiklal Marşı’nı nasıl yazdığını ise şöyle dile getirir “Bu marş ancak ümitle, imanla yazılabilir. O zamanı bir düşünün. İmanım olmasa böyle bir marşı nasıl yazabilirdim? Zaten ben de başka türlü düşünüp başka türlü yazanlardan değilim. Bu elimden gelmez. İçimde ne varsa olduğu gibi yazılarımdadır.” Mehmet Akif Ersoy, ülkenin içinde bulunduğu acı ve sıkıntı dolu günlerde üzülmüş, kederlenmiş, ancak ümidini ve mücadele azmini asla yitirmemiştir. Bırakın matemi yahu! Bırakın feryadı Ağlamak fayda etseydi babam kalkardı diyerek milletin azim ve ümit duygularını harekete geçirmeye çalışmıştır. Mehmet Âkif, İslam dininde cehaletin, yobazlığın, tembelliğin, batıl inançların yeri olmadığını ifade ettikten sonra, İslam’ın ölüler dini olmadığını aksine hayat dini olduğunu da ifade etmektedir. İnmemiştir hele Kuran, bunu hakkıyle bilin, Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için Milli Şair, toplumun kurtuluşunun yolunun ahlaklı ve faziletli gençler yetiştirmekte geçtiğini belirtir. Yeni kuşaklar Mehmet Âkif’i çok kere bir yönüyle tanımaktadırlar İstiklal Marşı şairi Mehmet Âkif. Hâlbuki o, yeni kuşaklar tarafından örnek alınması gereken farklı özelliklere sahip zirve bir insandır. İdealist, sanatkâr, şair, hatip, devlet adamı, kahraman, âlim ve bilge bir düşünce adamıdır. Ama Mehmet Âkif’in öne çıkan ve gençlerimize örnek gösterilmesi gereken en önemli vasfı ise bir düşünce ve hareket adamı olmasıdır. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın, bana zincir vuracakmış? şaşarım! Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.” Millî marşımızda yer alan yukarıdaki mısralar, bir milletin bağımsızlık, özgürlük ve kendine güven duygusunun ifadesidir. Mehmet Âkif, sözü ve eylemi birbiri ile tam uyum sağlayan ve buna aykırı davranışları asla affetmeyen nadir, örnek insanlardan biridir. Safahat’taki Süleymaniye Kürsüsü’nde adlı bölümde kendisini şu şekilde tanımlamaktadır “Budur cihanda benim en beğendiğim meslek Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek.” Doğduğu ve yaşadığı zaman dilimi, hatırlanması bile insana üzüntü ve keder veren bir dönemdir. Üç kıtada egemen olmuş büyük bir medeniyetin kurucusu Osmanlı Devleti’nin yıkılış dönemidir. Üzücü olaylar üst üste gelmekte, kamuoyunda ümitsizlik hâkim olmaktadır. O ise asla ümitsizliğe kapılmamış aksine halkını harekete geçirmek için cepheden cepheye koşmuştur. “İstiklal Harbi’nin manevi cephesinin önderi” sözü onun için yerinde kullanılan bir deyimdir. “Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak. Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.” Ankara’da Tacettin Dergâhı’nda bu mısraları yazarken ufukları karanlık, safha safha yıkılmakta olan bir vatanın geleceğine dair umut ışıklarını ateşliyordu. O, şehirden şehre, cepheden cepheye koşarak insanlara, ümitsizliğe düşmemelerini, güçlü ve ümitvar olmalarını ısrarla telkin ediyordu. Âkif’in asıl ideali ülkenin geleceğinde söz sahibi olacak ruhen ve fizikî olarak güçlü bir nesil yetiştirmekti. Mehmet Âkif, idealindeki gençliği “Âsım’m Nesli” olarak niteliyordu. Âsım, Milli Şair’in ana hatlarını ayrıntılı biçimde çizdiği ideal bir gençlik prototipidir. O, vatanını, milletini, değerlerini ve tarihini seven, haksızlığa tahammülü olmayan, haykıran bir gençtir. Bütün özelliklerini Türk-İslam sentezinden almış olan Asım, kendi çıkarları için değil, ülkesi, milleti, toplumun yararı için çalışır. Âsım, ecdadına saygılı bir gençtir ve tarihe karşı nankörlük edenleri uyarmaktadır “Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım… - Boğamazsın ki! - Hiç olmazsa yanımdan koğarım! Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam; Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle.. Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum. Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim. Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. Bu mısralarda şair, haksızlıklar karşısında susmayacağını ifade eder. Mehmet Âkif dindar bir şahsiyet olarak Müslümanca düşünmeyi ve yaşamayı ilke edinmişti. Mehmet Âkif’in zulme karşı oluşundaki kaynağı, hareket noktası Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’ins sünneti idi. Şair, zulmü asla desteklemeyeceğini, zalimleri asla sevmeyeceğini açıkça ifade eder. “Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem” mısrası ile hakkın, hakikatin yanında olacağını ifade eder. Bu bölümde bağımsızlık, özgürlük düşüncesi de işleniyor Mehmet Âkif, “istiklâl” kavramını her dem yüreğinde taşıyordu. 8 Ekim 1912’de başlayan Balkan Harbi, büyük bir felakete dönüşmüştür. Bu öyle bir felakettir ki Balkan Türkleri ve Müslümanlarına olmadık işkenceler, zulümler yapılmakta, Bulgar, Yunan ve Sırp çeteleri, Osmanlı Türklerini ve Müslümanları Balkanlardan silebilmek için akla gelebilecek her türlü çirkinlikleri yapmaktadır. Bu durum Âkif’in ruhunda derin yaralar açar. Bu katliamlara rağmen yaşanan siyasi çekişeler de Âkif’i oldukça üzer. Sonunda mağlubiyete sebep olan kendi değerlerini inkâr eden, dejenere, Batı hayranlarını ve bunların arkasındaki Batılı kuvvetleri ağır bir dille eleştirir Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! Tükürün onlara alkış dağıtan kahpelere! Tükürün Ehl-i Salîb’in o hayâsız yüzüne! Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne! Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün! Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün! Balkan felaketinin üzerinden çok geçmeden I. Dünya Savaşı başlar. Osmanlı İmparatorluğu için bu savaş bir dizi felaketin başlangıcı olur. Osmanlı, adeta sürüklendiği bu savaş yüzünden kendisini yıkılışa kadar götürecek bir sürecin içine girer. İşte tam bu sırada Çanakkale Savaşları patlak verir. Akif’in aklı, yüreği hep bu savaştadır. Akif, “Bütün dünya toplanıp hücum etse, yine Çanakkale sükût etmez, düşmez!” diyerek kurtuluşa olan inancını ve ümidini dile getirir. Akif’in yakasını felaketler bir türlü bırakmaz. 31 Mayıs 1918 Büyük Cibali Yangını’nda 7500 hane ile beraber oturduğu ev de yanar. 1919 yılı Türkiye’nin belki de İslam aleminin en karanlık dönemlerindendir. Çünkü dünyanın en önemli şehirlerinden İmparatorluğun başkenti ve kalbi İstanbul işgal altındadır. Bu işgal Akif’te büyük bir acı oluşturur. Akif, Safahat’ın altıncı kitabı olan Asım’ı işgal günlerinin bu çileli günlerinde yazar. Vatanın karış karış işgal edildiği bir dönemde Âkif, geleceğe Âsım’la bakmakta, onunla teselli bulmakta, Âsım’ın iradesi ile ülkenin kurtulacağına inanmaktadır. Çünkü ülkenin geleceği iyi yetişmiş kuşaklarla mümkündür. Âsım, bir semboldür. Müslüman Türk gençliğini temsil eder. İnancı tamdır. Ülkesini işgal etmek isteyenlere karşı aklıyla, gücüyle mücadele eder ve kazanır. Bunun en canlı örneği Çanakkale Savaşı’dır. Çanakkale’de yedi düvele karşı mücadele vermiştir, yılmamıştır ve başarmıştır. “Âsım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.” Mehmet Akif Ersoy, Türk milletinin bir ferdi olmaktan her zaman gurur duymuş, şan ve şerefle dolu Türk tarihine hayran olmuştur. Bunu da eserlerinde yansıtmıştır. Amacı, yurdunu, milletini seven ve yeri geldiğinde uğrunda ölebilen karakterde insanlar yetişmesini sağlamaktır. Bunu şu dizelerle dile getirmektedir. Sahipsiz olan memleketin batması haktır Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır Akif’e göre bilim ve sanatta ilerlemenin, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmanın yolu bilinçli ve sistemli çalışmaktan geçmektedir. Çünkü milletin varlığındaki devamlılık ancak çalışmayla sağlanabilmektedir. Akif batının teknolojik üstünlüğünü kabul eder ancak batı medeniyetinin üstünlüğünü kabul etmez. Türk toplumuna ters geldiğini savunur. Bu nedenle medeniyeti değiştirmek yerine batıdan milli bünyemize uygun olanlarının alınmasının doğru olacağını dile getirir. Batı karşısında her alanda güçlü bir Türkiye’yi hayal etmiş ve gelişmiş Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelere örnek olması, öncülük etmesi gerektiğini vurgulamış ve ömrü boyunca bu yolda çalışmıştır. Mehmet Âkif, sorunların çözümünde görev alan, çözüm üreten mütefekkir-şairdir. Duydukları, gördükleri kısaca yaşadıkları karşısında kayıtsız kalmamıştır. Yaşadığı dönemde olup bitenler, esere taşınmış, üzerinde düşünülmüş ve dersler çıkarılmış. Şiirini samimiyet’ ve gerçekçilik’ üzerine kurmuştur. “Hayâl ile yoktur benim alışverişim. İnan ki her ne demişsem, görüp de söylemişim. Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek” “Hayali değil, görüp yaşadıklarını konuşturan, anlatan”[4] Akif, bir ömür inandığı gibi yaşama çabasında olmuştur. Eşref Edip, Mehmet Âkif’in bu yönünü şöyle ifade eder “Âkif, sadece bir köşeye çekilip düşündüklerini ve duyduklarını yazmakta kalan bir şair değildi. Aynı zamanda doğru bildiği şeyleri yapmaya çalışan; hareketlerini samimi duygularına uygun düşürmeye uğraşan bir cemiyet adamıydı.” “Mehmet Âkif, bir istiklâl’ şairidir ve birlik ve beraberliğin sağlanması, düşmana karşı savaşılması hususunda yazıları, şiirleri ve vaazları ile hizmet vermiştir. İstiklâl marşımızda özellikle vurgulanan bir mısrâ vardır. Şiirde tekrar edilir “Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl”. Zafere ulaşmanın ilk şartı inanmaktan geçer. Sonra ise azim ve gayretle yazılan destan ve kazanılan bağımsızlıktır. “Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle” mısrasında geçen “altın lâle” tabiri boyuna vurulan zincir anlamına gelmektedir. İstiklâl Marşımızda geçen “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” mısralarında da aynı anlam başka bir söyleyişle anlatılmıştır. “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.” Hiç kimse beni kendisine esir, kul, köle edemez; beni dilediği gibi yönetemez anlamı burada yüksek sesle dile getiriyor. İtirazlarım karşısında belki beni susturmak istersiniz hatta öldürmek istersiniz beni ama istediğiniz yöne sevk edemezsiniz. Sizin yanınızda değilim nidasıdır bu. Doğru bildiğini söyleme kararlılığı bir kez daha vurgulanmaktadır. Akif’in birçok şiirinde merhamet duyguları, kimsesizleri, mazlumları koruma isteği yer alır. Mehmet Âkif, “Küfe” adlı şiirinde çocuk yaştaki Hasan’ın acıklı hikâyesini anlatır. “Seyfi Baba” şiirinde fakir Seyfi Baba’nın perişan hali, yoksulluğu, kimsesizliği anlatılır. Şair, Seyfi Baba’ya yardım etmek ister ama ne hazindir ki onun da cebinde parası yoktur. Yaşanan bu hali yüreğimizi sızlatan bir mısra ile ifade eder “Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi.” Mehmet Âkif, yaşanan zorlukları gören, dertlilere derman olmak isteyen, cemiyete yol gösterme çabasında olan bir şahsiyettir. Yazdıklarını, bütün samimiyetiyle şahsında yaşayarak göstermiştir. Çevresinde bulunan Mithat Cemal, Eşref Edip gibi şahısların hatıraları ve tespitleri burada dikkate değer. Mehmet Âkif, “vefalı”, “hür fikirli”, “taassup, istibdat, cahillik ve ümitsizliğe düşman”, “din konusunda müsamahası ve haksızlığa tahammülü olmayan”, “azim sahibi”, “sözünde duran”, “hasisleri ve meşrepsizleri sevmeyen”, “cömertliği ve tevazuu seven”, “hüsn-i hat ve musikiye meraklı olan” ve “geleceğe önem veren” bir şahsiyettir. O, bütün bu özelliklere sahip olduğunu günlük hayatını bunlara uygun yaşamak suretiyle göstermiştir.[5] Birinci Dünya Savaşı’ndan Mondros Mütarekesi’nin imzalanması ile son Müslüman Türk devleti olan Osmanlı Devleti’nin parçalanması hedeflenir ve Sevr antlaşması zorla imzalatılarak Anadolu da işgal edilmek istenir. Bu durumu kabul etmeyip isyan eden şairlerimizin başında gelen Mehmet Akif, halkı aydınlatmak ve Milli Mücadele konusunda bilinçlendirmek için ilk önce Balıkesir Zağnos Paşa Camisi’nde 23 Ocak 1920 Cuma günü bir vaaz verir.[6]Burada Zağnos Paşa Camii’nde Cuma namazından sonra va’az kürsüsüne çıkarak halka hitap eder “Ey Müslüman!” sözüyle konuşmasına başlayan Âkif, önce “Cihan alt üst olurken seyre baktın, öyle durdun da, Bugün bir serserisin, derbedersin kendi yurdunda! dizesiyle başlayan şiirini okur. Bundan sonra Batı’nın neden bilim ve teknolojide bizden ileride olduğunu anlatır. Mehmet Âkif, geri kalmamak için bizim de bir araya gelip çalışmamız gerektiğini ifade eder. Milli Şair, daha sonra sözü Milli Mücadele’ye getirerek, vatanın ve milletin haysiyeti, istiklali, mutluluğu için yapılması gerekenleri anlatır. Âkif, bu vaazını 12 Şubat 1920 tarihli Sebilürreşad dergisinde de yayımlamış, bundan dolayı dergisi işgal kuvvetleri tarafından devamlı sansüre uğramış ve kendisi de takip altına alınmıştır. Sebilürreşad, 1920’li yılların başlarından itibaren Milli Mücadele hareketinin irtibat bürosu gibidir. İstanbul’da hizmet imkânı bulamayan Mehmet Akif, 10 Nisan 1920 tarihinde Milli Mücadeleye katılmak üzere gizlice Ankara’ya doğru yola çıkmış, Büyük Millet Meclisinin açılışının ertesi günü 24 Nisan 1920’de Ankara’ya ulaşmıştır. Akif, Meclis’e geldiğinde Mustafa Kemal’le karşılaşır. Atatürk, Mehmet Akif’e iltifat ederek şöyle der “- Sizi bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz, şimdi görüşmek kabil olmayacak, ben size gelirim.” Ankara’da hemen faaliyete geçerek 30 Nisan Cuma günü Hacı Bayram Camisi’nde kürsüye çıkarak halka hitap etmiş, İstiklal Savaşı’na da Burdur mebusu olarak katılmıştır.[7]Mehmet Akif’in, İstiklal Savaşı yıllarındaki hizmetleri arasında Kastamonu ve civarında yaptığı faaliyetlerin ayrı bir yeri vardır. İstanbul’dan Anadolu’ya gemiyle gönderilen silahların ilk durak yeri İnebolu limanıdır. İnebolu limanından alınan silahlar, kağnılarla, at arabalarıyla, atların ve eşeklerin sırtında Kastamonu’ya gelir, oradan Ilgaz dağları aşılarak bin bir güçlükle Çankırı’ya ulaşırdı. Çankırı’da büyük kışlada toplanan bu cephaneler, Çankırılılar tarafından aynı vasıtalarla Kalecik üzerinden Ankara’ya ulaştırılırdı. Silah sevkiyatının yapıldığı bu yol tarihe “İstiklal Yolu” olarak geçmiştir.[8] “İnebolu, Kastamonu ve Çankırı yolunun İstiklal savaşındaki önemi düşünülürse Akif’in bu bölgedeki halk üzerinde bilhassa durmasının sebebi anlaşılır. Bu yolun kapanması halinde Ankara’ya ikmal yapılması imkânsız olurdu.”[9] Âkif, bu dönemde Ankara’da da Sebilürreşad’ı çıkarır; Eskişehir, Konya, Kastamonu, Burdur, Afyon, Antalya, Çankırı ve çevrelerini dolaşarak, dini, vatanı ve milleti uğrunda çalışır. Vatan Şairi Akif’in, 19 Kasım 1920 Cuma günü Kastamonu Nasrullah Camii Kürsüsü’nde yapmış olduğu konuşması, Milli Mücadele ruhunu ateşleyen vaaz olarak tarihe geçmiştir.[10] Mehmet Âkif, burada toplanan halka defalarca hitap ederek, savaşın gerçek sebeplerini ve dünyanın içinde bulunduğu siyasi durumu açıklar ve Müslümanları, milletimizi tehdit eden tehlikelerin asıl kaynaklarını anlatır. Akif’in bu ateşli konuşması, Anadolu’daki tüm valiliklere, kaymakamlıklara, sancaklara, mutasarrıflara ve müftülüklere gönderilmiş, ulaştığı her yerde büyük heyecan ve uyandırır. Mehmet Akif, kendi derdiyle değil, milletin derdiyle, ıstırabıyla mustarip yaşar, milletin maddi manevi dünyası yıkılırken, o hiç gülmez, gülemez ve hep ömrü boyunca Irzımızdır çiğnenen, evlâdımızdır doğranan! Hey, sıkılmaz ağlamazsan, bâri gülmekten utan! diye haykırır. Mehmet Âkif, Eşref Edip’le beraber 1920 Aralık ayında Ankara’ya döner. Mustafa Kemal Paşa, ikisini de davet eder. Atatürk, daha İstanbul’da iken Milli Mücadele için yaptıkları hizmetleri bildiğini söyledikten sonra “- Sevr Anlaşması’nın memleket için ne feci bir idam hükmü olduğunu Sebilürreşad kadar hiçbir gazete memlekette neşredemedi. Manevi cephemizin kuvvetlenmesinde Sebilürreşad’ın büyük hizmeti oldu. Her ikinize de bilhassa teşekkür ederim.” İstiklal Marşı İstiklâl Marşı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Milli marşıdır. Marşın sözlerini Mehmet Akif Ersoy yazmış, bestesini Zeki Üngör yapmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın en zor döneminde, bir millî marşa duyulan gereksinmeyi göz önüne alan Milli Eğitim Bakanlığı, 1921yılında bir şiir yarışması düzenler. Yarışmaya 724 şiir gönderildi. Birinci seçilen şiirin sözlerine 500 ve bestesine 500 lira olmak üzere para ödülü konduğu için başlangıçta Mehmet Akif katılmak istemez. Ancak, Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’nin Tanrıöver’in ısrarı üzerine, ödülsüz olmak şartıyla Akif de şiirini gönderir. Akif, İstiklal Marşı’nı Tacettin Dergahı’nda misafir edildiği dönemde kaleme alır. Yapılan seçim sonunda, Mehmet Akif’in yazdığı şiir, 12 Mart 1921’de, Meclis kararı ile İstiklal Marşı, olarak kabul edilir. Âkif, mükâfat olarak ayrılan parayı almaz ve Dârülmesâî İşevi adlı Hilal-i Ahmer’e Kızılay bağlı bir derneğe bağışlar. Milli Marşımızı bütün meclisle beraber Atatürk de ayakta alkışlar. Mehmet Akif Ersoy, İstiklâl Marşı’nda, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, hakka, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir. Bu marş, milletimiz için önemli bir belgedir, bizim var oluş belgemizdir. Yediden yetmişe milletin bütün fertlerinin ortak duygusunu terennüm eder. Üzerinde herkesin anlaştığı, anlaşabileceği ya da anlaşması gereken düşünceler, duygular İstiklal Marşı’nı oluşturur[11] İstiklal Marşı, milletimizin öz benliğini, değerlerini, yüceliklerini, güzelliklerini dile getiren milli bir yemindir. İstiklal Marşı, geniş bir duygu birikimiyle kaleme alınmıştır. Tarih, medeniyet ve milletin hafızası telmihlerle canlı tutulmuş, dönemin olaylarıyla zenginleştirilmiş, geleceğe ait hedef ve arzularla aktarılmıştır. İstiklal Marşı’nın söz konusu olduğu günlerde Mehmet katılmadığı bir yarışmanın amacına ulaşmadığına inanılır. Milli marşın ancak Akif tarafından yazılabileceğine olan inancın temelinde, Akif’in kişiliği, inanç dünyası, samimiyeti, kimliği, ruhu, geçmişi ve hassasiyetleri ön planda gelir. Mehmet Âkif, İstiklal Marşı’nı sadece yazmamış, bütün ayrıntıları ile yaşamıştır. Söylediklerini görmüş, gördüklerini yaşamış bütün olayları ruhunda hissetmiş ve adeta vecd içinde tamamlamıştır. 20. yüzyılın başlarında Türk milleti tarihinin en trajik günlerini yaşar. “Meclis ve onunla beraber bütün bir Türk milleti korku, ümit, ümitsizlik, zafer ve sevinç haberlerini, duygularını, heyecanlarını arka arkaya ve birbirine karışmış halde yaşıyordu. İşte bu yeis günlerinde Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak’ hitabıyla başlayan ve Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl’ mısraıyla devam eden İstiklal Marşı doğmaktadır. Milli marşımızın Korkma’ diye başlaması boşuna değildir. Ümitsizliğin, inanç yokluğundan geldiğini haber veren bir dinin mensubu olan Türk milleti, bu manzume ile var olan azmini, imanını, iradesini yeniden bulmuştur. Onun için İstiklal Marşı, bir milletin ölüm-kalım çağının destanıdır.”[12] İstiklal Marşı’nda hedefler, kavramlar ve istekler, belli bir tertip ve düzen içinde yerleştirilmiştir. Başlangıçta yüksek kavramlara değinilmiştir. Bağımsızlığı simgeleyen Alsancak ve Hilal Türk milletinin zihninde derin izler bırakır. On kıta içinde bir millet için gerekli moral değerler yer almıştır. Ümit, cesaret, yüce değerler, kimlik tanımı, kendini bilme, vatanın önemi, toprağın vatan oluşunu sağlayan unsurlar; rahat, müsterih, asude eda ve şükrün ifadesi ile final kıtasına ulaşır. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal Ebediyen sana yok ırkıma yok izmihlal Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin İstiklal Bu mısralarla son bulan marşta, başlangıçtaki tereddüt ve endişe gitmiştir. Akşam karanlığı ile başlayan şiir sabah aydınlığı ile tamamlanmıştır. Tereddüt, yerini sükûnete ve rahatlığa bırakmıştır. Yapılan fedakârlıkların karşılığı alınmıştır. İnsanın sahip olduğu özelliklerle vardığı netice dile getirilmiştir. Akif’in İstiklal Marşı’nda bazı kelimeleri özellikle vurguladığı görülür. Birinci kıtadan itibaren bazı örnekler vermek gerekirse sancak, ocak, millet, kurban, hilâl, helâl, Hak, İstiklal, iman, şehit, cennet, vatan, mabet, ezan, şehadet, din, hürriyet, gibi kelimeler kültürel boyutuyla ve tarihî birikimiyle ifade edilir. Bu kelimelerde asırların hatırası, zaferleri, acıları, milletimizin karakteri, imanı, cesareti vardır. Bize düşen, İstiklal Marşımızı, bayrağımızı, vatanımızı ve milletimizi sonsuza kadar korumaktır. Sözlerimi Mehmet Akif’in dediği gibi “Allah, bir daha İstiklal marşı yazdırmasın.” dileğiyle noktalamak istiyorum. Mustafa KARABULUT Yrd. Doç. Dr., Adıyaman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Adıyaman. E-posta mkarabulut Kaynaklar ♦ Akay, Hasan, Korkma Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Al Sancak, İstiklâl Marşı İstikbâl Marşı, Hat Yayınevi, İstanbul 2010. ♦ Akyol, İbrahim, Mehmet Akif Ersoy’un Milli Mücadele Yıllarında Çankırı’ya Gelişi ve Çankırı Vaazı, I. Uluslararası Mehmet Akif Sempozyumu. ♦ Duymaz, Recep, Mehmet Âkif Ersoy’un Şahsiyetinin Kaynakları, Bilimin ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi, Yıl7, Sayı73, Mart 2006. ♦ Düzdağ, M. Ertuğrul, “Mehmet Akif Ersoy Hayatı ve Eserleri” Bilimin ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi, Mart 2006. ♦ Ersoy, M. Akif, Safahat, M. Ertuğrul Düzdağ, İstanbul 1988. ♦ Yakıt, İsmail, Mehmet Akif ve Tıp Etiği, I. Uluslararası Mehmet Akif Sempozyumu. Yeşilay, Mustafa, Milli Mücadele Yıllarında Çankırı, Gazi Üniv. Sos. Bil. Ens. Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 2000. ♦ Yetiş, Kazım, Bir Mustarip Mehmet Akif Ersoy, Akçağ Yayınları, Ankara 2006. Dipnotlar [1] İsmail Yakıt, Mehmet Akif ve Tıp Etiği, I. Uluslararası Mehmet Akif Sempozyumu, [2] Recep Duymaz, Mehmet Âkif Ersoy’un Şahsiyetinin Kaynakları, Bilimin ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi, Yıl7, Sayı73, Mart 2006, [3] Bu tasnif Mithat Cemal Kuntay’a ait bir adlandırmadır. Bkz. Mithat Cemal Kuntay, Mehmet Âkif Ersoy, Hayatı-Seciyesi,-Sanatı, Ankara, 1986, [4] Kazım Yetiş, Bir Mustarip Mehmet Akif Ersoy, Akçağ Yayınları, Ankara 2006, [5] Recep Duymaz, Mehmet Âkif Ersoy’un Şahsiyetinin Kaynakları, Bilimin ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi, Yıl7, Sayı73, Mart 2006, [6] İbrahim Akyol, Mehmet Akif Ersoy’un Milli Mücadele Yıllarında Çankırı’ya Gelişi ve Çankırı Vaazı, , I. Uluslararası Mehmet Akif Sempozyumu, [7] M. Ertuğrul Düzdağ, “Mehmet Akif Ersoy Hayatı ve Eserleri” Bilimin ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi, Mart-2006, [8] Geniş bilgi için bakınız Mustafa Yeşilay, Milli Mücadele Yıllarında Çankırı, Gazi Üniv. Sos. Bil. Ens. Basılmamış doktora tezi, Ankara-2000, 229 s. [9] M. Akif Ersoy, Safahat, Haz. M. Ertuğrul Düzdağ, İstanbul 1988, s. LVIII [10] Mehmet Albayrak, Mehmet Âkif’in Kastamonu Mitingi [11] Nazım Elmas, Mehmet Akif’in Sanatı İle Milli Marş Olan Şiir. [12] Hasan Akay, Korkma Sönmez Bu Şafaklarda Yüzen Al Sancak, İstiklâl Marşı İstikbâl Marşı, Hat Yayınevi, İstanbul 2010,

hürriyet ve istiklal kavramlarının ülkemiz için önemi